Bu Blogda Ara

24.10.08

Bağlanmayacaksın Bir Şeye, Öyle Körü Körüne

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…

11.10.08

Yedikule Zindanları / Hisarları






bu tarihi mekan, rehber eşliğinde gezdirilmeli ve herbir kulenin kullanım amaçları anlatılmalı. çok daha kapsamlı bir broşür hazırlanmalı. sitede kuleler hakkında birsürü şey yazılımış ama oraya gittiğinizde verilen broşürde hiç bir şey yok. sadece 4 duvarı geziyor ve tahminler yapıyor çıkıyorsunuz. aşağıdaki zindan ve kuleleri hakkında bilgiler var. Gezilip görülmesini şiddetle tavsiye ediyorum. Tabi öncesinde mekan ile ilgili bilgi toplamakta fayda var.

zindanlar için aşağıdaki yoruma katılmamak elde değil...
"Kulelerin dipleri güvercin pisliklerinden temizlense, içerisinin havalanması için iyi bir sistem kurulsa, iç duvarlara zamane hisar resimleri asılsa, fonda hoş bir müzik olsa. Ya da Genç Osman Kulesi'nin loş koridorlarından yukarı tırmanırken kulenin hikayesini, kimlere ev sahipliği yaptığını, kimlere mezar olduğunu anlatan bir ses yayını yapılsa. Koridorlarda bir zamanlar hayvan barınağı olduğunun kalıntıları samanlar temizlense.. Hisarın iç kısmından sahne platformu kaldırılsa, bu alan yeşillendirilse, yine eskisi gibi ağaçlar olsa etrafta ve küçük de bir kahve yapılsa minarenin yanıbaşına, insanlar çaylarını içerken, şehrin gürültüsünü kesen surların içinde huzur bulsa.. Hayal işte.. " http://gezimanya.blogcu.com/yedikule-zindanlari_2899928.html

Yedikule Hisarları/Zindanları


Yedikule Hisarları, İstanbul'un en önemli açık hava müzelerinden birisidir. İmparator I. Theodosius'un (390) emriyle bir zafer takı olarak yapılan ünlü Altın Kapı (Porta Aurea), II. Theodosius (403–450) tarafından valisi Anthemiusa yaptırılan şehir surlarıyla birleştirilmiştir.
Altın Kapı'nın bir bütün olarak mermer kuleler ile birlikte II.Theodosius (413) döneminde yaptırıldığı da iddia edilmektedir.

Altın Kapı, o dönemde seferlerden dönen nice imparatorların törenlerle şehre ihtişamla girdikleri Bizans'ın en önemli giriş kapısıydı.

1453 Mayısında İstanbul'un Fatih Sultan Mehmed (1432–1481) tarafından fethinden 4 yıl sonra ilave edilen üç kule ile surlar birleştirilerek beş köşeli, yıldız şeklinde bir iç kale (garnizon) meydana getirilmiştir. Böylece Bizans ve Osmanlı çağı yapıları bütünleştirilmiştir.

Fetihten sonra Sırbistan seferi için Üsküp'e giden Fatih Sultan Mehmed, şehrin tanzim ve tamiri ile birlikte Yedikule Hisarlarını yapımını İstanbul su başısı “Karıştıran Mustafa” Beye havale etmiştir.

Hisarlar Osmanlı İmparatorluğu döneminde devlet hapishanesi olarak kullanılmasının yanında, Osmanlı'nın ilk hazinesi (hazine-i humayun) ve değerli evraklarına da ev sahipliği yapmıştır. O dönemde Hisardaki garnizonda bir kale muhafızı, altı subay, elli asker ve bunlara ait ev, barınak, depolar… bulunmakta idi. Avludaki küçük mescit 1887 yılına kadar ayakta kalmayı başarmıştır.

Yedikule Hisarları, burada hapsedilen esirlerden dolayı ayrıca Yedikule Zindanları olarak ta bilinmektedir. Nice depremler, savaşlar, yangınlar gören Yedikule Hisarları en son 1958–1970 yılları arasında ülkemizin ilk kadın mimarlarından Yüksek Mimar Cahide Tamer öncülüğünde yapılan detaylı restorasyon çalışmalarından sonra bugünkü halini almıştır.

Yedikule Zindanlarında Önemli Tarihi Yerler:









Büyük Altın Kapı
Bir iddiaya göre Altın Kapı barbar “Klemens Maximi” yenen I.Theodoisius zamanında yaklaşık 390 yılında bir Zafer Takı olarak yapılmıştır. Daha sonra II.Theodosius (413) şehir surlarını Altın Kapı'ya kadar uzattırmış ve Altın Kapı'nın sağ ve sol tarafına eklettiği mermer kuleler (Güney Pylon, Kuzey Pylon) ile birleştirmiştir. Diğer bir iddiaya göre ise Altın Kapı, II.Theodosius'un barbar Johannes Primikerios yenmesi şerefine yanlarındaki iki mermer kuleler ile birlikte (Güney Pylon, Kuzey Pylon) bir bütün olarak 425 -430 yılları arasında inşa edilmiş ve 447'de Küçük Altın Kapı (Propile) yapının dış kısmına ilave edilmiştir.

Marmara adasından getirilen mermerlerle inşa edilen Altın Kapı'nın sağ ve sol tarafındaki kuleler (Güney Pylon, Kuzey Pylon) İmparator II.Theodisius'un becerikli valisi Anthemius tarafından yaptırılan şehir surlarıyla birleştirilmiştir. Altın Kapı, altın süslemelerinden dolayı “Yaldızlı Kapı” olarak da bilinirdi. Bir zamanlar Altın Kapı'nın üzerinde çift başlı Bizans Kartalı kabartması, zafer tanrıçası Nike'nin ve fil koşumlu bir araba heykelin yer aldığı söylenir. Leo I (457), Basiliseus (476), Phocas (602), Ermenistanlı Leo (813), Nicephorus Phocas (963) gibi büyük imparatorlardan bazıları kendilerini taht, şan ve şöhrete götüren yola Altın Kapı'dan törenlerle geçerek girmişlerdi.

I.Theodoisius zamanında yaklaşık 390 yılında bir Zafer Takı olarak yapılmıştır.

Küçük Altın Kapı

Küçük Altın Kapı, şehrin denize açılan en önemli girişlerinden biri olan Altın Kapı'nın ön tarafında sur ve hendek arasına savunma amaçlı olarak 447 tarihinde inşa edilmiştir. Küçük Altın Kapının dışında daha Bizans döneminde kullanımdan kaldırılan bir köprüsü bulunuyordu. O dönemde Küçük Altın Kapı'nın dış cephesinde, mermer kornişlerle çerçevelenmiş panolarda güzel rolyefler, ve mermer heykeller bulunuyordu. Vaktiyle iki yanında kare planlı iki küçük kule bulunduğu bu gün hala göze çarpan kalıntılardan anlaşılmaktadır. 1838 yılında dış kapının üst bölümüne II.Mahmud'un arması ve tuğrasının nakşedildiği mermer bir kitabe konulmuştu. Diğer bütün sanat eserleri gibi bu tuğrada bugün yerinde değildir.

(Güney Pylon) Genç Osman Kulesi

Osmanlı ve Bizans döneminde de zindan olarak kullanılan bu kule Reformcu Osmanlı Padişahı II. Osman'ın (Genç Osman) 1822'de trajik sonuna sahne olan mekândır. Kulenin girişindeki alanda mahkûmların yattığı ranzalar, duvarlara kazıdıkları yazılar ve ünlü “Kanlı Kuyu” görülebilir. Genç Osman ile aynı kaderi paylaşan yeni camii imamının el yazısı bunlardan biridir. Genç Osman'ın katledildiği oda ikinci kattadır. (Kuzey Pylon) Cephanelik Kulesi

Bizans döneminde askeri mühimmatların bulunduğu kuledir. Fetihten sonrada Osmanlı döneminde de aynı şekilde kullanılmıştır.Kulenin içinde kirişlerle tutturulmuş ahşap katlar hala görülebilir. Cephanelik Kulesi, Bizans ve Osmanlı döneminde, diğer kuleler gibi zindan olarak kullanılmıştır.

III.Ahmed Kulesi

Asıl adı Pastroma Kulesi olan ve Bizans döneminde dört köşeli bir nöbet kulesi olan bu kule 18. YY ‘da depremler ile yıkılmıştır. İstanbul'un fethinden sonra Sultan III. Ahmet (1673–1736) tarafından sekiz köşeli olarak yapımına başlanmış ve Sultan III. Osman (1699–1757) döneminde tamamlanmıştır. 1722 senelerinde Mutfak Emini Halil Efendinin 220.048._ kuruşa, Yalı köşkünden Eğri kapıya ve Ahır Kapı'dan Yedikule'ye kadar yaptırdığı tamirat çalışmaları sırasında bu kulenin yaptırıldığına dair bilgi bulunmaktadır. Kulenin sokağa bakan dış yüzeyinde ise mermer bir levha üzerinde “Maşallahı ta'ala”) (hicri 1168) (yüce Allah'ın izniyle)yazmaktadır.

Hazine Kulesi

Fetihten sonra Osmanlı'nın ilk hazinesi ve değerli evraklarının saklandığı bu kule için; Kanuni Sultan Süleyman'ın (1495–1566) Vezir-i Azamı İbrahim Paşa Avusturya elçisine ‘Orası Altın ile dolu' demiştir. Sultan III. Murat'ın (1546–1595) hazineyi saraya nakletmesine kadar Yedikule ‘ Hazine' görevini yapmıştır. Bu kulenin tepesinde resimde görüldüğü gibi görkemli bir bayrak direği bulunan çok zarif bir köşk bulunuyordu. 1748 Büyük İstanbul Yangınında tamamen yanmış I.Abdülhamit zamanında 1775'te yeniden yaptırılmıştır. O dönemde bu köşk “Yanan Kasır” olarak anılıyordu. Kule'nin zemin katında bir zamanlar kullanılan 14 adet abdesthane bulunmaktaydı. Ayrıca kule'nin üst katında küçük bir şömineli oda ve yanında da o döneme ait bir tuvalet bulunmaktadır.

Kitabeler (Zindan) Kulesi

Yedikule Hisarı Devlet hapishanesi olduğu dönemde mahkûmlar tarafından zindan girişine kazılan kitabelerden adını alan bu kule de soylu esirler, krallar, vezirler ve elçiler, 1768 yılına kadar bu kulede yatmaktaydı. Daha sonra padişahtan aldıkları bir izinle kale içinde bulunan evlerde tutsaklıkları devam etmiştir.Giriş kısmındaki listede burada yatanların adları, neden burada bulundukları ve akıbetlerini yazmaktadır.Kulenin ortasında ünlü ‘Yılanlı Kuyu' vardır. Alt kattan çıkarken 40-45inci basamaklar arasında karşılıklı bir şekilde bulunan Bizans dönemine ait mermerden yapılmış, iki adet kuş rölyefleri bulunmaktadır.

Bu kule'nin içindeki ahşap katlar Büyük İstanbul Yangınında yanmıştır.(1748)

Top Kulesi

Bu kulede diğer kuleler gibi değişik dönemlerde zindan olarak kullanılmıştır. Bu kulenin içindeki ahşap katlarda Büyük İstanbul Yangınında yanmıştır.

(Trimphalis Caddesi ) Fatih Yolu

Seferlerden dönen imparatorların şehre törenler ile ihtişam içinde girdiği tarihi caddedir. O dönemde şehrin en büyük caddesi olan ‘Messe'ye' ve dolayısıyla da balkanlardan gelen Roma yoluna bağlanırdı. Fetihten sonra (1453) Fatih yolu olarak ta anılmaktaydı.Yol kenarlarında görülen büyük gülleler Fatih döneminde konulmuştur.

Mescid ve Çeşme

İstanbul'un en eski camilerinden biri olan bu küçük mescit, Fatih Sultan Mehmet tarafından hisarların inşası (1458) sırasında yaptırılmıştır.

O dönemde Ayasofya Vakfı tarafından idare edilen mescit'in bir imamı ve sekiz din görevlisi bulunmaktaydı.Dört köşe bir mekan üzerine, çift meyilli, ahşap çatılı ve tek minareli zarif bir yapısı olan küçük mescit “cami biderun-u kule-i left” olarak anılırdı.

1873'de Rusya harbi sırasında fişek imalathanesi, daha sonrada eşya deposu olarak kullanılmıştır. 1887 yılında harabeye dönüşen mescit Tophane-i Amire idaresi tarafından yıktırılmıştır enkazı az bir paraya semt esnafından Akif Ağa'ya satılmıştır. Zemininden çıkan 13 metre uzunluğundaki çok sağlam meşe döşemeleri Mescit'in boyutları hakkında bilgi vermektedir. Mescit'in yanında bulunan çeşmeden, Halkalı suyunun akmasından dolayı bu çeşmenin Kanun Sultan Süleyman döneminden yapıldığı anlaşılmaktadır.

Tarihi Su Kuyusu

İstanbul'un 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet Han (1432–1481) tarafından fethinden 4 yıl sonra yaptırılan burçlar ile iç kale olan Yedikule Hisarlarının su ihtiyacı çapı 6 metre olan ve içeriden 3 yöne ayrılan bu tarihi kuyudan karşılanırdı. O dönemde üzerindeki çıkrıktan atlar yardımı ile su çekilirdi. Kuyu bu gün hala kullanılmaktadır.

Bayrak Kulesi

Yedikule hisarlarının kara tarafındaki tek giriş kapısının üzerinde bulunan dörtgen kule, Bayrak Kulesidir. Kapının girişindeki sağ ve sol taraftaki kemerli tavana sahip odalar o dönemde kapı muhafızlarının odaları idi. Bu kulede Osmanlı'nın sancağı dalgalanır, Yeniçeri askerleri nöbet tutarlardı. Kapı kemerinin üzerinde bulunan dört köşe kitabe yeri boş bırakılmıştır.Vaktiyle yukarıya makaralar ile kaldırılıp indirilen tek parça halinde bir ön kapı bulunmaktaydı. Bu kapılar hisarlarla birlikte yapılmıştır.

Korkuluk Zinciri

Sultan IV. Murat'ın Revan seferine çıktığı sırada İstanbul'a kaymakam bırakılan Amasyalı Bayram Paşa 1635 tarihinde İstanbul surlarını tamir ettirdiği sırada bu korkuluk zincirini de buraya koydurtmuştur.

Kanlı Kuyu

Bizans ve Osmanlı döneminde idama mahkum olan suçluların kesilen kafaları o dönemde denize ulaşan dipten güney ve batı yönünde iki tüneli olan bu tarihi kuyuya atılıyordu. Kuyunun arkasında bulunan İşkence Tahtasında görülen delikler Balkan harbi ve İstanbul'un işgali sırasında Yedikule'ye yerleşen yabancı askerlerden kalma kurşun delikleridir.

Güneş Saati ve Kartal Figürü

Bizans devrine ait bu güneş saati, duvar üzerine boya ile yapılmıştı. O dönemde kadranının üzerinde Grek harfleriyle solda (Porta), sağda (Amen) yazısının bulunduğu belirtilse bile silinmiştir. Aynı döneme ait Kartal Figürü pylonun üst uç köşesindedir.

Yedikule zindanlarına nasıl giderim

En kolay gidiş yolu banliyo ile yedikule durağında inmek. Başka alternatiflerde var tabi.

Sahil yolu üzerinde; Eminönü istikametinden Bakırköy istikametine doğru giderken surların bittiği noktada Topkapı kavşağından Topkapı istikametine saptıktan 100metre sonra yolun sağında Yedikule Kapısı girişini göreceksiniz.

E-5 karayolu üzerinde Mecidiyeköy - Atatürk Hava Alanı istikametindeki Topkapı çıkışından çıkarak sahil yolu'nu veya Abdi İpekçi Spor Salonu işaretçilerini takip ederek de ulaşabilirsiniz. Yedikule Kapısı girişi yolun sol tarafındadır.

Toplu Taşıma:

Eminönü'nden 80 Eminönü - Yedikule ve 81 Eminönü – Yeşilköy, Taksim'den 80 T Taksim – Yedikule hatlı otobüslerle ulaşım mümkündür.

Ayrıca Sirkeci Garı'ndan banliyö treni ile ve Aksaray'dan taksi dolmuş ile Yedikule Zindanları'na ulaşılabilirsiniz.

Taksim, Eminönü gibi merkezlerden Taksi ile yaklaşık 8-9 YTL taksimetre ücretine tekabül ettiği tahmin edilmektedir.

Ayrıca Kadıköy - Yenikapı, Bostancı - Yenikapı, Kadıköy - Bakırköy, Bostancı - Bakırköy deniz otobüsü seferleriyle de ulaşım sağlayabilirsiniz.

Yenikapı deniz otobüsleri terminalinden Yedikule Zindanları arası taksi ile yaklaşık 5-6 YTL, Bakırköy deniz otobüsleri terminalinden Yedikule Zindanları 4-5 YTL ye tekabül etmektedir.

kaynak : http://www.yedikulezindanlari.com/

9.10.08

Sağlık Olsun / Can Yücel

Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..

Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine
Bak güzelim kahvaltının keyfine..

Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas al..

Sonra, şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,
Sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı,
Hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak..

Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,
Eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..

Gece evinde, dostların olsun
Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun..
Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun?

Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!

Kaynak: E-postalarda dolaşan bu şiirin Can Yücel 'e ait olduğu söyleniyor. Ne kadar doğru bilemiyorum.

İlgili Yazılar

Related Posts with Thumbnails