Bu Blogda Ara

22.8.07

Başarının sırrı, ‘Ben bu işi yaparım!’ azmindedir

Denebilir ki, hayattaki tüm başarıların temelinde “Ben bu işi yaparım!” azmi yatmaktadır.

Nitekim başarısızlıkların temelinde de “Ben bu işi yapamam!” ümitsizliği yattığı gibi.
Efendimiz (sas) Hazretleri ümmetine “Ben bu işi yaparım!” azminde olmayı emir buyurmuş, hatta en yoksul insana dahi bu ümidi telkinden geri kalmamıştır. “Hayatın Gayesi” kitabından vereceğim bir örnekle bu mühim konuyu misaliyle arz etmek istiyorum. Bakalım imkanını sıfırlamış en yoksul insana dahi nasıl bir ümit ve azim telkin etmiş, hiçbir şeyi olmayan adama dahi nasıl ‘Ben bu işi yapabilirim!’ azmi kazandırmıştır?

Eli ayağı sağlam, gücü kuvveti yerinde bir adam “Ya Resulallah sadakaya muhtaç haldeyim, bana yardım.” dedi. Gerçekten de adam fakirlikte dibe vurmuş biri görünümündeydi. Teşebbüs gücünü kaybetmiş, “Ben bir şey yapamam!” ümitsizliğinin kuyusuna düşmüştü sanki. İlk bakışta çalışma engelinin olmadığını gören Efendimiz, “Evinde alınıp satılacak hiçbir şeyin yok mu?” diye sordu. Adam, “Var; geceleri yarısını altıma serip yarısını da üstüme örttüğüm bir cübbem ile içeceğim suyu doldurduğum bir kırbam var!” dedi. “Git bu söylediklerini hemen buraya getir!” buyurdu. Ürkek adam şaşkın halde işin nereye varacağını bilemeden gidip bunları getirdi. Efendimiz orada bulunanlara seslendi: “Bunları kim satın alır?”
Biri cevap verdi: “Ben bir dirheme alabilirim.” Verileni az bulan Efendimiz, “Artıran yok mu?” diye seslendi.

Biri, “Ben iki dirhem veriyorum.” deyince eşya onda kaldı. İki dirhemi alan Efendimiz’in teklifi şöyle oldu: “Bu iki dirhemden birini evinde acil ihtiyaçların için harca. Kalan bir dirhemle de bir iple bir balta satın al, doğruca Medine kenarındaki çalılığa git, oralardan odun topla, iple sarıp sırtına yüklenerek çarşıya getir, sokak sokak dolaşarak odun satmaya başla!..”
Ümitsiz adam şaşkın ve tereddütlü, “Şey! Ben bunları yapamam ki! Ben nasıl odun hazırlayabilirim, nasıl sırtımda çarşıya getirebilirim, kim benden odun alır? Bu mümkün değil!..” dedi.

Efendimiz irşat yüklü ikazını şöyle yaptı: “Allah rızkını yaratmadığı kulunu da yaratmaz. Seni yarattığına göre rızkını da yaratmıştır. Ama sen teşebbüse geçmiyor, var olan rızkının peşinde koşma azmini yitirmiş bulunuyorsun. Rızkının peşine düş, odun getirip satmaya bak!..”
Adam tereddütler içinde kalkıp gitti, baltayla kırda odun hazırladı, iple sarıp yüklenerek şehre getirdi, sokak sokak dolaşmaya başladı. İlk günlerde zorlandı. Aklına, hayaline getirmediği bir işti bu. Aradan tam on beş gün geçmişti. Bir gün mescide, üstünü başını yenilemiş hareketli ve heyecanlı bir adam girdi. Efendimiz tanıdığı bu hareketli adama tebessüm ederek sordu: “Şimdi nasılsın?”

Şen şakrak cevap verdi: “Bütün borçlarımı ödedim, sattığım eşyalarımı da geri aldım. Böyle işleri başaracağımı hiç ümit etmiyordum!” Bunun üzerine, “Birilerinin yaptığı yardımla geçinmektense, sırtında odun taşıyarak kendi alın terinle yaşaman hayırlıdır!” buyuran

Efendimiz, ilk hatırlatmasını bir daha tekrar etti: “Allah rızkını yaratmadığı kulunu da yaratmamıştır. Ne var ki teşebbüs gücünü kaybeden kul, rızkının peşinde koşma azmini de kaybeder, birilerinin yardımıyla geçinmeye kendini mecbur sanır, yazık eder kendine.”

Hiç yorum yok:

İlgili Yazılar

Related Posts with Thumbnails