Bu Blogda Ara

26.7.07

Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?

Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?
Hiç vaktiniz yok, "Fast live", "Fast food", "Fast music", "Fastlove"...
Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar...
Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencereardında bitecek hepsi ...
Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Sizesesleniyorum!
Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?
Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?...
İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maillearkadaşlarınıza?
Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?....
Ya da Geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?
Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını.
Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında ?...
Koklamak,duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?..

Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?

25.7.07

Anadolu'dan Geldik - Toplumsal çürümeye karşı!

Bozkırlardan yaylalardan, kıyılardan ovalardan,
Derelerden, tepelerden, Anadolu'dan geldik!
Yaylalarda yiğitlerin harman olduğu,
Güzellerin cilve yapıp kısmet bulduğu,
Anaların yüreğinin yanık olduğu, Anadolu'dan geldik!

Dağlardan ilham alırız, topraktan fidan alırız,
Fidanda orman görürüz, Anadolu'dan geldik!
Kavimlerle biz yerleştik, et tırnak olduk kaynaştık,
Törelerle biz paylaştık, Anadolu'dan geldik!

Komşusuna güvenip de kilit vurmayan,
Karnı toksa aç olana lokma yollayan,
Misafire döşek verip kendi yatmayan, Anadolu'dan geldik!
Atalara selam olsun, bozanlara kelam olsun,
Bu dünyaya sedam olsun, Anadolu'dan geldik!

Sıyrılıp kibiri attık, olgun başak gibi yattık,
Hamdık piştik tövbe ettik, Anadolu'dan geldik!
Eflatun'da bizden dostlar, Yunus da bizden,
Bektaş Veli Dergahı'nda coşanlar bizden,
Çağrısında Mevlala'ya koşanlar bizden, Anadolu'dan geldik!

Uygarlığa beşik olduk, inançlara eşit olduk,
Sevdalara çeşit olduk, Anadolu'dan geldik!
Türkiyelim unutma sen, açan gülü kurutma sen,
Bizi bize darıltma sen, Anadolu'dan geldik!

Kardeş kavgasına kurban gittik de no'ldu?
Aynı topraklarda düşman durduk da no'ldu?
37 cana kıydık da no'ldu? Anadolu'dan geldik!

Ekmeğin peşinden koştuk, gurbetin suyunu içtik,
Diyardan diyara göçtük, Anadolu'dan geldik!
Bedel başlık parasına, güdülen kan davasına,
Karşı çıktık hakçasına, Anadolu'dan geldik!
Cehaleti aşmak gerek, sırtı sırta çatmak gerek,
Hep ileri gitmek gerek, Anadolu'dan geldik!

http://www.sumerezgu.com/album.asp?ID=1

Sümer Ezgü 'den



Çolpon Kamçıbekkızı 'dan (Kırgızistan )



anahtar kelimeler: Anadolu,Sümer Ezgü,Türkçe Olimpiyatları

18.7.07

Zaman

Nedir zaman, nedir?
Bir su mu, bir kuş mu?
Nedir zaman, nedir?
İniş mi, yokuş mu?

Bir sese benziyor;
Arkanız hep zifir!
Bir sese benziyor;
Önünüz tüm kabir!

Belki de bir hırsız;
İzi, lekesi var.
Belki de bir hırsız;
O yok, gölgesi var.

Annesi azabın,
Sonsuzluk, şarkısı.
Annesi azabın,
Cinnetin tıpkısı.

İçimde bir nokta;
Dönüyor aleve.
İçimde bir nokta;
Beynimde bir güve.

Akrep ve yelkovan,
Varlığın nabzında.
Akrep ve yelkovan,
Yokluğun ağzında.

Zamanın çarkları,
Sizi yürütüyor!
Zamanın çarkları,
Beni öğütüyor.

Zaman her yerde ve
Her şeyin içinde.
Zaman her yerde ve
Acem'de ve Çin'de.

Kime kaçsam ondan;
Ha yakın, ha ırak?
Kime kaçsam ondan;
Ya sema, ya toprak...

1936
not: bu şiirde doğum günü hediyesidir,teşekkürler selda hocam.

17.7.07

Sözde Ermeni Soykırımı

ermeni soykırımı ile alakalı akademik bir çalışma

kaynak için tıklayınız ..

Büyüdüğüne üzülme!

Her günün bitiminde birşeyler öğreniyorsan
Ömrün sana vazgeçilmez dostlar kazandırıyorsa
Sabaha gülerek açabiliyorsan gözlerini
Büyüdüğüne üzülme!

Mutlak göçe bir adım daha yaklaşmışsın
Olsun ne önemi var
Geride kalacaklara
Baktıklarında gülümseyebilecekleri
Seni sevgiyle yad edebilecekleri
Bir tek fotoğraf bile bırakabilmişsen
Ve yüzündeki gülüşü doyasıya yaşayabilmişsen
Büyüdüğüne üzülme!

Bırak, günler sende iz bıraksın
Bırak, çizgilerin ve akların artsın
Yeter ki; yarın dünü aratmasın

Büyüdüğüne üzülme!
Çünkü varsın İyi ki varsın.....

Aydın Şahin

kaynak:http://www.balca.net/dogumgunu10025.aspx
not: bu şiiri doğum günüm(16 temmuz) dolayısıyla aldım,teşşekkür ederim Elif abla .

16.7.07

HERKES YEDİĞİNDEN İKRAM EDER

çalışan kadın- eskiden kadın olmak daha mı kolaydı ??







Eskiden kadın olmak daha kolaydı.Kadınlar sadece evde olur,yemek yapar ,çocuk bakardı.Sadece eşinin geliri düşükse kadın çalışırdı , çalışan kadına acınırdı. Kadın çalışıyorsa,evine bakamayacağı düşünülürdü, zaten kadın bekarken çalışsa bile evlenince evinin kadını olurdu.




90 lı yıllara gelindiğinde kadın sadece evde olmak istemedi,artık çalışmak ekonomik olarak özgürleşmek istiyordu.Bütün kadınlar önce üniversite okumaya ,sonra çalışmaya başladı.Bu kadının hoşuna gitmişti çalışıyor,istediği gibi harcıyor,geziyordu.Artık çalışan kadın evli olmak değil bekar olup gününü gün etmek istiyordu.Yaşasın özgürlük…

Çalışan kadın artık işkolik olmuştu, çalışıyor ve yüksekliyordu,zirveye ulaşmıştı.Birçok şirkette once orta kademe ,sonra üst kademe yönetciler kadın oldu.Fakat doksanların sonuna gelindiğinde şirketler yalnız ve işkolik 30 lu yaşlarında kadınlarla doluydu..


Bu çalışan kadına yetmedi,çıtayı biraz daha yükseltti.Artık evli ve başarılı çalışan kadın olmalıydı. Çalışan kadın etrafına bakındı,başarılı,paralı adaylar gözden geçirildi ,adaylardan kel, şişman ve kısa olanlar hemen elendi,ince ruhlu,şaraptan anlayan,14 şubatda müthiş süprizler yapan,kimsenin bilmediği yerlerde başabaşa tatillere götüren,yaşamayı seven ve bol bol espiri yapanlar hemen kapışıldı. Yurt dışından tasarımcı gelinlikleri getirtildi,otellerde muhteşem düğünler yapılıp,maldivlere yada baliye balayına gidildi.

Balayından sonra çalışan kadın hızla iş başı yaptı artık,gündüz toplantıdan toplantıya koştururken ,artık akşam yemeğinide düşünmeye başlamıştı.

Akşam ne yenmeli,nereye gidilmeli,eşinin gömlekleri,pantolanları ütülümü,kıyafetleri kuru temizlemeciye gitti mi geldi mi,marketten alınacakların listesini çıkar,iş çıkışı git al,eve gel hızlıca akşam yemeğini hazırla….

Çalışan kadın artık mutluydu,gece yatağı sıcacıktı ,üzülünce derdini paylaşan,hastalanınca ona bakan,ağlayınca destek olacak bir omuza, göz yaşlarını silecek şevkatli ellere sahipti.15 saat koşturmak ona vız geliyordu.Etraf bu şekilde koşuşturan ev ve iş arası çift vardiya çalışan kadınla doluydu.

Zaman geçiyordu .Çalışan kadın 35 ine yaklaşıyordu, biyolojik saati "be –bek, be- bek" diye uyarı vermeye başladı..Evet çalışan kadın hemen çığlık atmaya başladı "kariyer de yaparım bebek de". Çalışan kadınlar hemen sosyetik kadın doğumcuların randevularını doldurdular. Çalışan kadınlar ajandalarına ve işlerinin temposuna uygun zamanı seçip hemen mikroenjeksiyonla bebek yapmaya başladı.Kimi tek,kimi ikiz ,kimi üçüz istedi. 1-2 ay sonra güzel haberler sırayla gelmeye başladı,çalışan kadınlar hamileydi.

Ama çalışan kadın hem hamile,hem güzel olmak istedi ,hemen diyetisyenlere koşulup ,özel hamile diyetleri alındı ,bol bol kivi yenmeye başlandı.Eskisi gibi tatlı,börek aşerilmiyordu,karpuz ,kivi ve mango isteniyordu gecenin bir yarısı eşlerden.

Çalışan kadın çocuğunu eski usul büyütmeyecekti,hemen onlarca hamilelik,bebek büyütme kitapları alındı,bir çok internet sitesine üye olundu.Yoga ve anne–baba kurslarına yazıldı .

Çalışan kadın artık gün gün takip ediyordu bebeğini.Bugün 43.gün bebeğim üzüm tanesi gibi,59.gün parmakları oluştu ,89.gün bu gün ilk defa hıçkırdı. 210.günden sonra artık bebeğin matematik zekasının artması için Mozart dinletilecek.


Sonunda mutlu gün geldi çalışan kadın artık anneydi ,3-4 aylık izinden sonra çalışan kadın öldürücü diyetlerle zayıflayarak incecik bir şekilde iş başı yapmıştı.Artık başarılı bir yönetici,iyi bir eş ve anne olarak 24 saat çalışıyordu.

Bebek büyüdükçe, sosyalleşmesi için çalışan kadın cumartesilerini çocuğuna ayırdı ,artık tüm anneler topluca etkinliklere katılmaya başladılar,yaş günü partileri,tiyatrolar,piyano dersleri,basketbol,tenis ve yüzme kurslarının biri bitiyor biri başlıyordu.

Çalışan kadına buda yetmedi artık herkes çalışıyor,iyi bir eş ve annelik yapıyordu,çalışan kadın çıtayı birkez daha yükseltti. O artık evinde katkısız ,sağlıklı ekmekler,kahvaltı için ev yapımı reçel yapmalı,organic gıdalarla, vitamini bol sebze yemekleri hazırlamalı,çocuğuna ve eşine özel günlerde ev yapımı pastalar yapabilmeli,bu pastaları çok güzel süsleyebilmeliydi.

Evet bütün çalışan kadınlar yemek yapma kurslarına koşmaya başladılar,evlerine ekmek yapma makinaları aldılar.Şimdi çalışan kadınlar toplantı aralarında bir birlerine ekmek tarifleri vermeye başladılar,'dün nefis bir çavdarlı ekmek yaptım,istersen tarifini vereyim'.'Bende hafta sonu harika bir pasta yaptım.evdekiler bayıldı.Bir akşam gelinde sizede yapayım'.




Bakalım Çalışan kadın bundan sonra çıtasını nereye yükseltecek ????




Bu süreç içerisinde çalışan erkek ise çıtasını hiç yükseltmedi.




80 lerde,90 larda ve 2000 lerde hep aynı kaldı….. TV izliyor,yatıyor ve maça gidiyordu...




kaynak: http://www.herice.com/mail/6097/











9.7.07

uzun yaşama çince ipuçlar

100 Yıl Yaşamanın Sırları (Maoshing Ni ) den seçmeler.....

4N+1K formulü
“Ne yersiniz?” yiyecekler ve beslenme ,
“Nasıl iyileşirsiniz?” şifalı otlar, ilaçlar ve iksirler,
“Neredesiniz?” çevre, ekoloji ve toplum,
“Ne yapıyorsunuz?” egzersiz, yaşam biçimi ve gençleştirme,
“Kimsiniz?” başlığını taşıyan bölümde de katılım, ilişkiler, sevgi, evlilik ve inanç

Az ye, çok yaşa: 100 yaşındaki yaklaşık yüz kişinin beslenmesini araştırdıktan sonra pek çoğunun gösterişten uzak bir yaşam sürdüğünü gördüm. Dünyanın dört bir yanında yaşayan bu asırlık çınarların pek çoğu “üç çeyrek” kuralını uyguluyorlardı. Yani karınlarının üçte biri doyduğu zaman yemeği bırakıyorlar.

Melekotu; Çinli kadınların uzun yaşam sırrı: Çin’de ve Asya’da binlerce yıldan beri kadınlar sağlıklarını melekotuna borçlular. Melekotu kadınların doğurganlığını artırıyor, kan hücreleri üretiyor, kemikleri güçlendiriyor, saç-cilt ve tırnak sağlığının korunması için kullanılıyor.
En yeşil çimen, en iyi olmayabilir: Uzun yaşamak istiyorsanız bahçenize kimyasal ilaç ve yapay gübre kullanmayın. Onun yerine organik gübre ya da ahır gübresi kullanın.
Yatak odanız, kozanızdır: Hayatımızın üçte biri uykuda geçtiği için evde en önemli yer yatak odası. İdeal yatak odası girişten ve sokaktan uzakta sessiz bir köşede olmalı. Sade döşenmeli, hafif aydınlatılmalı.

Manevi inanç, hastalığı yenebilir: İnanç, içimizdeki huzuru bulmamızı, olanı kabul etmemizi ve beklentilerimiz ile gerçek arasındaki farkı bir noktada uzlaştırmamızı sağlar. Manevi inançlarıyla ölümcül hastalıkları yenmiş kişileri gözlerimle gördüm.

Mutlu bir evlilik: Uzun süren mutlu bir evliliğin verdiği duygusal ve ruhsal erişim, sıkıntıları ve güçlükleri savuşturmaya yardım eder. Araştırma sırasında yüz yaş üstündeki bütün erkeklerin mutlu bir evliliği olduğunu gördüm.

Uzun bir hayat için ipuçları
* Gündüz kral gibi, gece yoksul gibi ye
* Hafta içi otobur, hafta sonu etobur
* Toksinlerden arınmak için bol sebze
* Yemeden önce yiyeceklerinize banyo yaptırın
* Kozmetik: Yapay güzelliğin ağır bedeli
* Sevgi dolu bir aile, uzun bir ömür
* Uzun yürüyüşler uzun yaşam
* Egzersiz zamanı: Her zaman
* Uzun bir ömür için, yakarış (dua)
* Güneş: Hem dost hem düşman
* İyi bir uyku, uzun bir ömür
* Erken teşhis, ömür uzatır
* Hiç açgözlü asırlık çınar yoktur


kaynak: http://cumaertesi.zaman.com.tr/?hn=4539

3.7.07

Köprüler kurmak

Bir zamanlar yan yana çiftliklerde yaşayan 2 kardeş anlaşmazlığa düşerler.
40 yıl yan yana yaşayan, makineleri paylaşan ve iş bölümü yapan kardeşler için bu ciddi bir durumdur. İşler gittikçe sarpa sarar ve sonunda karşılıklı kötü sözler sarf edilmeye başlanır ve nihayetinde haftalarca sessizlik takip eder.
Bir sabah John'un kapısı çalınır. Kapıyı açınca John karşısında alet kutusu ile bir marangoz bulur. Marangoz:
- "bir kaç günlük iş arıyorum" der.
-"Belki buralarda birkaç küçük işiniz vardır. Size yardim edebilir miyim?".
-"Evet" der büyük kardeş, "Senin için bir işim var. Çiftlikteki çayın arkasına bak. Orada komşum var ama aslında o küçük kardeşim. Geçen hafta aramızda bir çayır vardı ama o buldozerini nehrin yönünü değiştiren kapaklarını açtı ve sular bastı… çayırlar artık su doldu. Şimdi aramızda bir su birikintisi bir nehir (çay) var. Bunu bana rağmen yapmış olabilir ama ben daha iyisini yapacağım. Şurada gördüğün kereste yığını var ya, Senden bunlarla 2,5 metrelik bir çit inşa etmeni istiyorum. Böylece onun (kardeşimin) yerini görmek istemiyorum bu sayede onu görmeme gerek kalmayacak".

Marangoz, "Sanırım durumu anladım. Bana gerekli aletleri verin, sizi memnun edecek bir is çıkartacağımı sanıyorum." der.

Büyük kardeşin araç gereç için kasabaya gitmesi gerekir ve malzemeyi getirdikten sonra günün geri kalan kısmında çiftlikten uzaklaşır. Marangoz bütün gün ölçümler ve diğer işlerle uğraşır ve isini bitirir. John gelince gözleri açılır ve şaşkınlıktan ağzı açık kalır. Ortada çit falan yoktur. Marangozun yaptığı bir köprüdür. Nehrin bir tarafından diğer tarafına bir köprü. Ve nefis bir işçilik yapılmış bir köprü….

O da ne … John, komşu küçük kardeşinin kollarını açarak köprüden geldiğini görür.
-"Sen ne iyi bir dostsun ki tüm yaptıklarıma rağmen bu köprüyü inşa ettin".

İki kardeş köprünün ortasında buluşur ve birbirlerinin elini tutarlar…Arkalarına baktıklarında marangozun alet çantasını alıp gitmeye hazırlandığını görürler.

-"Hayır, bekle!" Birkaç gün daha kal. Senin için pek çok projem var" der büyük kardeş.
-"Kalmak isterdim" der marangoz…."ama inşa edecek daha çok köprüler var".

İlgili Yazılar

Related Posts with Thumbnails