Bu Blogda Ara

10.9.08

1000 fitten Türkiye ( Türkiye from 1000 feet)

Türkiye 'den hoş kareleri 1000 fitten görmek isterseniz bu adresi ziyaret edin.




işte bir kare : 1000 fit yukarıdan tuz gölündeki falamingolar... Ne de güzel görünüyor...

Alp Alperden : Bu kitabı neden yaptım :

Ne yazık! Vakit de yok kurtarmak için geleceği
Düşünsek bile şimdiden – düşünemiyoruz ya
üstelik ne çıkar bundan ve ne katardı yaşamımıza
Hiçbir şey! Çünkü ne varsa içimizde gelecek için
Sanki bir öyküsü bu, hayatı süslemenin”
[Umutsuzlar Parkı / Edip CANSEVER]

Geçmişi Geleceğe Taşımak
Geçmiş ve gelecek söz konusu olduğunda, Edip Cansever’in bu dizeleri gelir hemen aklıma. Geleceği kurtarmak için yeterli vaktin olmadığı düşüncesi, beni alır ‘Umutsuzlar Parkı’na götürür. Fakat böyle güzel bir şiir yazılmışsa, boşa geçmemiştir zaman ve geleceği kurtarmak için hâlâ vakit vardır, diye düşünürüm.

Bu projeye başlamadan önce beni ve bu projeye gönül veren arkadaşlarımı, izlerken içimizi acıtan orman yangınları, tarihi eser kaçakçılığı, depremler, para hırsı uğruna yapılan tüm tarihi yıkımlar düşündürdü. Bütün bunlar “Birşeyler yapmak gerek” düşüncesiyle bizi tetikledi.
Öyle şeyler yapmak istiyorduk ki, sahip olduğumuz bu değerlerin yok olmadan önceki güzelliklerini belgeleyelim, gelecek nesillere sunalım, korunmaları adına ruhlarına kuvvet verelim...

Yüzyıllarca uygarlığa analık yapan bereketli Anadolu topraklarının, özellikle seksenli yıllardan sonra başlayan, giderek artan yağmalama politikalarıyla hoyrat ve bilinçsizce tüketilmesi… Sahil kentlerininin yeşil dokusu yerine çirkin betondan yazlık site ve turistik tesis adı altında yapılan çirkin beton binalar... Restorasyon adı altında bilinçsizce yapılan hatalar ve daha niceleri… Geleceği ve çocuklarımızı “kısa günün kârı” anlayışı tüketti ve tüketmeye devam ediyor. Doğal zenginliklerimizi tüketme ve yağmalama hırsını; ne kesilen ağaçların çığlıkları, ne de yaşam alanları yok edilen canlıların gözyaşları durdurabildi. İşte bizi uyaran ve birşeyler yapmaya iten bir diğer güç, bu YOKOLUŞ’tu!

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’a girdikten sonraki ilk fermanlarından birinde “Yaş kesenin başı kesile” derken, Evliya Çelebi Seyahatname’sinde, “Van’dan yola çıkan bir sincap, ayağı yere değmeden bir meşe ağacından diğerine atlayarak İskenderun Körfezi’ne ulaşır” diye yazmıştı. Oysa Türkiye’de, her yıl tarım alanlarının 500 milyon tonu ve tüm ülke genelinde 1.4 milyar ton verimli üst toprak, erozyonlarla kaybedilmekte. Orman Genel Müdürlüğü’nün 2005 yili verilerine göre; 1937 yılından bu yana meydana gelen 77 bin 785 orman yangını sonucu 1 milyon 564 bin hektarlık orman alanı yanarak yok oldu ve her geçen gün de yok olmaya devam ediyor.

Anadoluyu yaşamak için çıkılan yol
Güneş ve uygarlıkların doğduğu ve insana ait en eski izlerin Paleolitik (Taş) Devri’nde Konya Ovası’nda olduğu bilinen Anadolu; Büyük Kral Hattuşili’den Büyük İskender’e, Alaattin Keykubat’tan Muhteşem Süleyman’a kadar büyük imparatorların iz bıraktığı uygarlıkların coğrafyası. Anadolu mistik ve dini açıdan büyük önem taşıyan bereketli toprakları üstünde, yüzlerce değerli bilim adamı, mimar, sanatçı barındırmış. Tarihsel ve dinsel yolların kesiştiği İpek Yolu’ndan Kral Yolu’na tüm önemli yaşam yollarına adını yazdırmış coğrafya.

Anadolu’nun yüzlerce yıl boyunca tüm renkleri içinde barındırarak bugünkü varolan mozaikler ülkesini adım adım, yudum yudum yaşamak için çıktık yola. Sadece fotoğraflarda veya medyada görmektense, hissederek, gidip yerinde dokunarak... Bunu yaparken de bugüne kadar pek yapılmayanı, zor olanı seçtik. Zaman ve mekan sarmalı içinde varolanı gezi, keşif tutkusuyla Anadolu’nun günümüze kadar gelen son güzelliklerini belgeleme sorumluluğunu fotoğrafa yansıtabilme gayreti içinde olduk.

Bütçemizin elverdiği ve arazinin konumuna göre, Anadolu’nun güzelliklerini havadan ve “Tanrısal” bir bakış açısıyla görüntüledik. Kimi zaman renkli bir balonla sabahın ilk ışıklarında güneşle doğarak..., Kimi zaman yüksek bir zirveden rüzgara kanat veren bir paragliding veya bir microlightla, kimi zamansa bir helikopterle... Kısacası uçulabilen, akla gelen her türlü araçla uçmaya çalıştık. Uçtukça da bazen ateş kanatlı bir flamingonun kanadında bulduk kendimizi, bazen efsanelerin dağı Ağrı’da yakaladık zirveyi. Bazen de bir zamanlar Anadolu’ya korku salan muhteşem volkanın donmuş, ama her an patlamaya hazır kalbinde. Ya da yemyeşil Karadeniz yaylalarının yüreğinde saklı, yalnız manastırlar diyarında. Tek tek yeniden keşfettik Anadolu’yu. Yüreğimizde ve yüzümüzde rüzgarı hissederek, heyecan ve sevgiyle bir kuş misali Türkiye’nin dağlarında, ovalarında, denizlerinde uçarak. Elimizde ve yüreğimizde hep var olan kocaman bir umutla.

Bize inananları gördükçe daha çok sarıldık projemize. Bize elini uzatanlarla kenetlendik. Günler, aylar birbirini kovalarken adım adım ilerledik. Geriye baktığımızda o ana kadar yapmayı başardıklarımızla gurur duyduk.

kaynak: http://www.alpalper.com/kitap.html

Hiç yorum yok:

İlgili Yazılar

Related Posts with Thumbnails